Ülkemizde de Cumhuriyet’ten bu yana sağlık konusunun kapsamı genişlemiş, izleyen siyasi dönemlerde kamusal sağlık politikaları ve sorunları sürekli tartışılan bir temel alan olarak önemini sürekli artırmıştır. Sosyal güvenlik ise; çalışma hayatı ve barışı, iş sağlığı ve güvenliği, sağlık güvencesi, istihdam, yoksulluk, sosyal dışlanmanın önlenmesi, kimsesizlerin topluma kazandırılmaları, alkollü içki, sigara ve uyuşturucu madde kullanımının en aza indirilmesi gibi hususları içeren bir süreçtir. Muhtemel ekonomik ve sosyal risklere karşı önceden gerekli önlemler alınarak vatandaşlara gelir sağlamak üzere oluşturulan ve korunma garantisi sağlayan kamu harcama sistemidir.

Dünyada derinleşen ekonomik kriz ve küreselleşme süreci; çok boyutlu – sofistike rekabet, işsizlik, yoksulluk ve toplumsal dışlanmayı beraberinde getirmekte, etkin bir sosyal güvenlik sisteminin varlığı kaçınılmaz hale gelmektedir. Bütün dünyada sosyal ve ekonomik sorunların şiddetlenmesi nedeniyle sosyal güvenlik sistemlerinin önemi her geçen gün daha da artmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde uzayan insan ömrü, azalan doğum oranı, ekonomik büyümenin yavaşlaması, sağlık hizmetlerinde maliyet artışı, kronik hale gelen işsizlik ve yardımlar nedeniyle sosyal güvenlik harcamaları artmakta ve sosyal güvenlik sistemleri ciddi finansman krizi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de sağlık ve sosyal güvenlik sistemi; nüfus ve finansman konularının yanı sıra kurumsal ve idari yönden de çok ciddi ve karmaşık sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadır. Bu sorunlara giderek artan sağlık harcamaları da eklenince, sosyal güvenlik sisteminin finansman açıkları, ülkemizin kalkınma sürecinde karşılaştığı en önemli sorunlardan biri haline gelmektedir.

Sosyal güvenlik sisteminde 1990’lı yıllardan itibaren başlayan yeniden yapılandırma süreci iki binli yılların başından itibaren hız kazanmış, finansman sorununa çözüm bulunabilmesi için istihdamı teşvik edici politikalar ön plana çıkarılmış, emeklilik sigortalarına ilişkin bazı reformlar gerçekleştirilmiş, emeklilik yaşının yükseltilmesi, prim ödeme süresinin uzatılması ve sağlık harcamalarının kısıtlanması gibi önlemlere ağırlık verilmiştir. Sosyal güvenlik sisteminin tüm nüfusu kapsayacak hale getirilmesi, emekli ve diğer hak sahiplerine ödenen aylıkların – sisteme sunulan katkıyı temel alan adalet temelinde – güçlendirilmesi, sistemin gelir ve giderleri arasında uygun bir dengenin tesis edilmesi ve bunun sürdürülebilirliğinin sağlanması, sistemin açık ve şeffaf hale getirilmesi, primlerin ödenebilir bir seviyede tutulması, sağlık hizmetlerine erişimin kolay ve nitelikli olması ve yoksullukla mücadele edebilmesi gerekmektedir. Bu süreçte kamu kurum ve kuruluşları kadar bireyler ve sivil toplum örgütlerine de büyük iş düşmekte, sağlık ve sosyal güvenlik kapsamındaki herkesin, sosyal güvenlik kuruluşlarının devlete değil vatandaşlara ait olduğunun bilincine varması gerekmektedir.